Kısıtlılık ve yoksunluk hayal gücüne karşı duyulan iştahı artırır, bu da mitleri ortaya çıkarır ya da masalın yaratıcılığının ve çeşitliliğinin gerçek yemeğin sofistike bolluğuyla yarıştığı cennet gibi, şatafatlı ziyafetlerin verilebileceği koşulları yaratır. Malzemelerin doğal görünümünü dönüştüren ve konukların lezzet beklentilerini karşılamanın yanı sıra sunum açısından da çarpıcı bir etki yaratmayı amaçlayan bu sofistike gastronomi Roma ziyafetlerinden bilinmektedir. Latin edebiyatında sürekli tasvir edilen bu yemekler, Bizanslılar tarafından da biliniyor gibi görünmektedir; sadece edebi metin örnekleri olarak değil, aynı zamanda lezzet deneyimleri olarak da. Bu gastronomi öncelikle arzunun bir izdüşümüdür; çağlar boyunca soyluların yaşadığı bolluğun karşısında yer alan Akdeniz’in günlük beslenmesinin zorunlu tasarrufuna ve şarap diyarı Akdeniz’in halklarının çoğunluğunun payına düşene karşıt bir kavramdır.
Ilias Anagnostakis
tarihçi
‘Flavours and Delights, Tastes and Pleasures of Ancient and Byzantine Cuisine’
[Antik ve Bizans Mutfağının Tatları ve Zevkleri, Lezzetleri ve Keyifleri]